Cilt Bakımı,Cilt maskesi,Sivilceler için maske,Siyah noktalar,Saç Bakımı,Normal Cilt Bakımı,Saç Sağlığı,aç Bakımı Saç Maskeleri saç dökülmesi saç bakım ürünleri evde saç bakımı saç maskeleri doğal cilt bakımı bitkisel cilt bakımı erkek cilt bakım saç bakımı cilt maskeleri cilt lekeleri siyah noktalar sivilceler Bitkisel Cilt Bakımı Cilt Bakımı ve Güzellik Kuru Cilt Bakımı doğal cilt bakımı bitkisel cilt bakımı epilasyon laser epilasyon

Blog Arşivi




Evliliklerde Yaşanan Cinsel Sorunlar

Evliliklerde karşılaştığımız en önemli sorunlar arasında cinsel sorunlar yer almaktadır. Eşlerden birinde ya da her ikisinde görülen herhangi bir cinsel işlev bozukluğu çiftler arasında iletişim bozukluklarına, çatışmalara, aldatmaya ve boşanmaya kadar giden sorunlara yol açabilmektedir.



Bir evlilikte cinselliğin sağlıklı bir şekilde yürümesi için bazı temel öğeler vardır.
* Sağlıklı anatomik ve fizyolojik yapı
* Uygun fiziksel ve duygusal cinsel uyaran
* Uyaranın algılanmasını önleyen etkenlerin olmaması
* Cinselliği olumlu yönde etkileyen etkenler

Bu öğelerden biri yada bir kaçında eksiklik olduğunda çiftler arasında cinsel sorunlar gözlemlenmekte ve bu sorunlar sadece cinsel yaşamı değil evliliğin diğer alanlarını da etkilemektedir.

Evliliklerde görülen cinsel sorunların bir sınıflandırması yapacak olursak(DSM-IV, 1994)
1. İstek bozuklukları: a. Azalmış (hipoaktif) cinsel istek bozuklukları
b. Cinsel tiksinti bozuklukları

2. Uyarılma bozuklukları: a. Kadında cinsel uyarılma bozuklukları
b. Erkekte erektil bozukluk (sertleşme bozukluğu)

3. Orgazm bozuklukları: a. İnhibe kadın orgazmı
b. İnhibe erkek orgazmı
c. Prematür ejakulasyon (erken boşalma)

4. Cinsel ağrı bozuklukları: a. Disparoni
b. Vajinismus

5. Başka türlü adlandırılmayan cinsel işlev bozuklukları

Cinsel işlev bozuklarının kısaca bir tanımı yaparsak..

Cinsel İlgi ve İstek Bozuklukları
Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması, hiç olmaması ile karakterizedir. Kadınlar arasında ise en sık rastlanan başvuru nedenidir.

Kadında Cinsel Uyarılma Bozuklukları
Cinsel aktivitenin uyarılma aşamasında fizyolojik değişikliklerin olmamasına bağlı bir bozukluktur. Cinsel uyarılma bozukluğunda tüm uyarma veya uyarılma çabalarına karşın fizyolojik değişiklikler oluşmamakta ve uyarılma ile ilgili haz verici duyumlar alınamamaktadır.

Erektil İşlev Bozukluğu

Erektil yetmezlik cinsel aktiviteyi tamamlamak için gerekli ereksiyonun oluşmasında veya sürdürülmesinde ortaya çıkan tekrarlayıcı ve inatçı yetersizlik olarak tanımlanabilir.

Kadın Orgazm Bozukluğu
Kadının hiç orgazm olamaması, çok geç orgazm olması veya yeterli uyarıya rağmen orgazma ulaşmanın çok güç olmasıdır. Bu durum anksiyeteye (içsel sıkıntılara) yol açar ve sonuçta kişinin kendi kendine olan saygısı yitirmesi ve depresyon ile sonuçlanabilir.

Erken Boşalma (Prematür Ejakülasyon)
Erken boşalma, genellikle eşin cinsel doyuma ulaşmasından önce oluşan ejakülasyon olarak tanımlanabilir.

Boşalma Yetmezliği (Retarde Ejakülasyon)
Yoğunluğu ve süresi yeterli bir cinsel etkinlik sırasında, olağan bir cinsel uyarılma evresi sonrası, sürekli ya da yineleyici bir biçimde orgazmın gecikmesi ya da olmaması şeklinde tanımlanır

Cinsel Ağrı Bozuklukları

Vaginismus : Vajen girişindeki kasların spazmı sonucu, cinsel birleşme girişiminin olanaksız hale geldiği ya da son derece ağrılı olduğu durumdur.
Disparoni : Ağrılı cinsel birleşme anlamına gelir.


Cinsel İşlev Bozuklarının Nedenleri:
Psikolojik Nedenler:
Cinsel işlev bozukluklarını hazırlayan, ortaya çıkaran ve sürdüren bazı faktörler vardır:
Hazırlayan Faktörler
a) Ailenin ve toplumun cinselliğe bakış tarzı
b) Aşırı tutucu, dindar yetiştirilme biçimi
c) Eksik ya da yanlış cinsel bilgi
d) Cinsellikle ilgili gerçek dışı beklentiler
e) Anne baba arasındaki olumsuz ilişki biçimi
f) Erken travmatik yaşantılar
g) Eşler arasındaki iletişim biçimi
h) Uyarılma eşiğinin yüksek olması
j) Nevrotik kişilik özellikleri
k)Yakınlaşma sorunları
l) Ayrılık anksiyetesi
m) Cinsel istismara maruz kalma, tecavüz vb.

Ortaya Çıkaran Faktörler
a) Eşler arasındaki uyumsuzluk
b) Cinsel iletişim sorunları
c) Eşin cinsel bir sorununun olması
d) Performans anksiyetesi
e) Fiziksel ya da psikiyatrik hastalıklar
f) Yorgunluk ve stress
g) Aşırı alkol ve ilaç kullanımı
h) Hamile kalma korkusu
j) Evlenme
k) Evlilik öncesi ve dışı ilişkiler
l) Travmatik cinsel yaşantı vb.

Sürdüren faktörler:
a) Sorunun çözümü ile ilgili yanlış uygulamalar
b) Çok sık cinsel ilişkide bulunma
c) Cinsel ilişkiden kaçınma
d) İlişkiye kendini verememe
e) Performans anksiyetesi
f) Suçluluk ve utanç duyguları
g) Eşin tepkileri vb.

Fizyolojik nedenler:
1-Hastalıklar
Sistemik hastalıklar
Karaciğer hastalıkları
Endokrin bozukluklar
Lokal genital hastalıklar
Cerrahi girişimler
Nörolojik bozukluklar
Damar hastalıkları

2-İlaçlar
Psikotroplar
Stimülanlar
Halusinojenler
Antikolinerjikler
Antiadrenerjikler
Mizaç düzenleyicileri
Sedatifler
Hormonlar
Nörotransmitterler

Cinsel işlev bozuklukları tedavi edilmediği taktirde kişisel ilişkilere zarar veren, cinsel deneyimlerden keyif almayı engelleyen ve uzun dönemde kişinin kendine olan saygısını zedeleyen bir durumdur.

Cinsel sorunların tedavisi dört aşamadan oluşur:
1- Eğer fizyolojik kökenli bir sorun varsa fiziksel nedenleri ortadan kaldırma ve etkisizleştirme,
2- Psikolojik anlamda cinsel sorunun görünen nedenini ortadan kaldırma ve etkisizleştirme,
3- Psikolojik anlamda derindeki nedenlerini ortadan kaldırma ve etkisizleştirme,
4- Başarılı cinsel deneyimler oluşturma.

Bu çerçevede cinsel sorunların tedavisinde birkaç temel prensiple yaklaşılır:
*Cinsel eğitim verme,
*Cinsel iletişimi arttırma,
*Cinsel davranışı değiştirme ve etkili seks tekniği öğretme,
*Yıkıcı seks rollerini ve yaşam biçimlerini değiştirme,
*Performans anksiyetesinin giderilmesi,
*Değişiklik için karşılıklı sorumluluğun önemini belirtme

Cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde ev ödevleri önemli bir yer tutar. Bu ödevlerin amacı, çiftlere cinsel ilişkinin cinsel birleşmeden ibaret olmadığını anlatmak, çiftlerin cinsel iletişimini güçlendirmeye sağlamaya çalışmak, performans kaygısını azaltmaya çalışmak, çiftelerin birbirini yeniden keşfetmelerini sağlamaya çalışmak, cinsel beklentileri hakkında yeni bakış açıları geliştirmelerini sağlamak, cinsel sorunların yinelenmesinin önlenmesini sağlamak için yanlış davranışların değiştirilip yerine doğru davranışların konulmasını sağlamaktır. Danışanların özgün sorunlarına ve çiftlerin kişilik özelliklerine uygun ,hem tek başına hem de eşiyle birlikte uygulaması gereken ev ödevlerine örnek olarak, uyarılma noktalarının keşfedilmesi, mastürbasyon, masaj, cinsel birleşeme teknikleri vb. verilebilir. Ev ödevlerinde eşlerin aktif katılımı ve desteği cinsel terapinin başarısı açısından son derece önemlidir

Sonuç olarak cinsel terapi cinsel işlev bozukluklarının iyileşmesinde çok başarılı sonuçlar elde edilir. Önemli olan, bir uzmana gecikmeden başvurulması ve sorunun üzerine cesaretle gidilmesidir.

CİNSEL İSTEKSİZLİK

Bazı bireyler de yukarıdakinin aksine cinsel yönden fazla arzulu olmadıklarını düşünürler. "Fazla cinsel arzu duymamak" da çoğu durumda yapısal bir özelliktir ve birey baştan beri böyledir. Bazı insanlar yapısal olarak cinselliğe daha az "düşkündürler".



Bazen bir birey hayatının belli bir döneminde diğer dönemlerine göre daha az cinsel arzu duyduğunun farkına varabilir Cinsel arzunun anormal bir şekilde düşük olduğunun belirleyicisi, bu arzu azalmasının kişiyi rahatsız etmesi veya kişinin eşiyle olan ilişkilerini olumsuz etkilemesidir. Bu tanımın dışında kalan "azalmış cinsel arzu" anormal kabul edilmez



Cinsel arzuyu etkileyen faktörler

bullet

Kişisel özellikler

Bir önceki konuda belirtildiği gibi hem erkeklerin hem de kadınların cinselliğe olan ilgileri değişkendir. Bazı kadınlar diğerlerinden daha "isteksiz", bazıları ise "çok aşırı istekli" görünebilir.

Bazı kadınların cinselliğe olan ilgileri yüksek olmasına rağmen cinsel ilişkiye olan ilgileri daha zayıf olabilir. Bu kadınlar cinsel ilişkiden daha çok yakın temasa ve dokunulmaya önem verirler. Mastürbasyon da kadınların sıklıkla uyguladığı bir cinsellik ifadesi olup kadının cinsel ilişkiye olan ilgisinden tümüyle bağımsız bir olaydır.

bullet

Yaş

Yaşlandıkça cinsellik arzusu ve cinsel ilişki sıklığı azalmakla birlikte kadınlar tüm hayatları boyunca cinselliğe olan ilgilerini ve cinsellikten aldıkları zevki sürdürürler.

Yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan anatomik değişiklikler (vajinanın kısalması, daralması, duvarlarının incelmesi, elastikiyetinin azalması, dış genital bölgeler ve klitorisin duyarlılığının azalması gibi özellikler) nedeniyle vulva ve vajina daha duyarlı hale gelir. Ek olarak vajinada ve idrar yollarında daha sık enfeksiyon ortaya çıkar. Tüm bu etkenler kadında cinsel ilişki esnasında ağrı nedeni olabilirler.

İlişki esnasında ağrı duyulması kadının cinsellikten "soğumasıyla" sonuçlanabilir. Düzenli olarak ilişkiye devam eden kadınlarda bu olumsuz değişikliklerin daha ender görüldüğü belirlenmiştir.

Cinsellikle ilgili çalışmalarıyla tanınan Masters ve Johnson yaptıkları çalışmalarda 20-50 yaş arasında kadın ve erkeklerin haftada ortalama 2-4 kez ilişkide bulunduklarını, 50 yaştan sonra bu sıklıkta hafif azalma olduğunu ancak hem erkek hem de kadında cinselliğe ilginin ömür boyu devam ettiğini göstermişlerdir.

Gençliğinde cinsel yönden diğerlerine göre daha istekli ve aktif olan kadınların menopoz döneminde de diğerlerinden daha bariz olarak aktif oldukları da diğer bir gerçektir.

Yaş asla önyargılı bir şekilde cinselliği azaltan bir etken olarak görülmemelidir. Menopoz döneminde ve hatta en ileri yaşlara kadar "kendisine bakmayı" bilen ve düzenli doktor kontrollerine giden kadın eşiyle uyumlu bir cinsel yaşamı ömür boyu sürdürebilir.

bullet

İlaç kullanımı

Çok çeşitli ilaçlar (yüksek tansiyon için kullanılan ilaçlar, depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, sakinleştiriciler gibi) cinsel arzu ve diğer cinsel işlevler üzerinde olumsuz etkiler yapabilirler. Böyle durumlarda ilacın değiştirilmesi veya doz ayarlaması gerekebilir.

bullet

Hastalıklar

Jinekolojik sorunlar (gebe kalamama, düzensiz kanama gibi) veya dahili hastalıklar (tansiyon yüksekliği, nörolojik hastalık, kanser gibi) ve diğer çok sayıda hastalık cinselliği olumsuz yönde etkileyebilir. Etkili bir şekilde tedavi edildiklerinde genellikle cinsellik eski haline geri döner.

bullet

Geçirilmiş ameliyatlar

Rahimin herhangi bir nedenle ameliyatla çıkarılmış olması sonrasında geçici olarak cinsel arzuda ve diğer cinsel işlevlerde azalma olabilir. Yine rahimle beraber yumurtalıkların çıkarılmış olması östrojen hormonunun azalmasına bağlı direkt olarak veya hormon azalmasının genital dokular üzerindeki geriletici etkilerine bağlı olarak cinselliği olumsuz etkileyebilir

Rahimin alınmış olmasının cinselliği kalıcı olarak olumsuz etkilediğine dair bir bilimsel veri mevcut değildir. Yumurtalıkların alınması sonrasında östrojen hormonu takviyesi yapıldığında cinselliğin etkili bir şekilde sürdürülmesi mümkün olabilmektedir.

bullet

Gebe Kalma Korkusu

Genç bir kadın özellikle evlilik öncesi dönemde gebe kalma riskinin verdiği endişeyle cinselliğini uygun bir şekilde yaşayamayabilir. Etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanmak bu endişenin ortadan kalkmasını sağlayabilir.

bullet

Cinsel yolla bulaşan hastalık edinme korkusu

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan birine yakalanma korkusu özellikle çok sayıda cinsel eşi olan veya çok sayıda cinsel eşi olan bir erkekle beraber olan bir kadında yerli bir korku olmalıdır. Bu tür hastalıkların genital sistemde ve hatta tüm vücutta yaratabilecekleri muhtemel hasarları önlemek için her kadının bu hastalıklardan korunmak için gerekli önlemleri alması önemlidir.

Kadında Cinsel Taciz

Cinsel taciz, bireyin, istemediği halde cinsel tekliflere, cinsel içerikli görsel, sözel ya da fiziksel bir harekete maruz kalması olarak tarif edilebilir. Bu konuda yapılan araştırmalar halen devam etmekle birlikte elimizde olayın gelişimi ve sonuçları ile ilgili önemi bilgiler de bulunmaktadır.


Cinsel taciz hem kadınların hem erkeklerin yaşadığı bir olay olabilmektedir. Çocukluk çağı cinsel tacizi söz konusu olabildiği gibi, yetişkinlerde görülen cinsel taciz vakaları da az değildir. Cinsel tacizin sonuçlarına bakıldığında pek çok faktöre dikkat edilmesi gerekmektedir. Örneğin cinsel taciz mağdurunun olay sırasındaki yaşı, aile geçmişi, aile ve sosyal desteği, olayın nitelikleri, olayı algılayış biçimi, sonrasındaki başa çıkma stratejileri, uzman yardımı alınıp alınmaması gibi pek çok etken cinsel travmanın olası sonuçlarını etkilemektedir.


Cinsel tacizin, kişinin sonraki hayatını mutlak suretle olumsuz etkileyeceği ve kesinlikle psikolojik rahatsızlıklara sebep olabileceği gibi kesin bir bağlantıdan söz etmemekte fayda var. Ancak yine de bu travmatik olayın, kişinin hayatının ileriki yılları için riskler taşıdığı belirtilmelidir.


Cinsel taciz yaşayan kadınların sıklıkla yaşayabildiği sıkıntılar şu şekilde özetlenebilir: Olayı etrafındakilere (ailesi, arkadaşları vb) anlatamama, utanç, güvensizlik, kaygı, yoğun üzüntü, uykusuzluk, konsantre olamama, kabuslar, aşırı uyarılmışlık ve tetiktelik hali, olayla ilgili geriye dönüp istemsiz hatırlamalar, olayın bazı ayrıntılarını hatırlayamama, korku, inkar, çaresizlik, suçluluk, içe kapanma, girişkenlik azalması, sosyal ilişkileri devam ettirememe ve yenilerini kuramama, öfke vb.


Yukarıda sayılan tepkilerin bazıları olayın hemen sonrasın verilen doğal tepkiler olabildiği ve olayla baş edildiği takdirde ortadan kalkabildiği gibi; bazıları da dalgalanmalarla uzun yıllar devam edebilip, artabilmektedir. Elbette olay sonrasında mağdurun karşılaştığı sosyal destek ağı (olayı anlatıp destek görebileceği ailesi, arkadaşları, hukuki yollara başvurduğunda ikincil travmalar yaşamaması, uzman desteği alması vb) bu tepkilerin artmaması ve ortadan kalkabilmesi için oldukça önemlidir. Ancak olayla başa çıkılamadığı takdirde bu tepkilerin devamı ve daha başka psikolojik rahatsızlıkların riski söz konusudur. Bunları şu şekilde tanımlayabiliriz:

Duygudurum ile ilgili problemler:
Majör depresyon: Çok yoğun ve uzun süreli üzüntü, çaresizlik, değersizlik, umutsuzluk hissi, iştah ve uyku azalması ya da artması, hiçbir şey yapmak istememe, motivasyon azalması, konsantrasyon sorunları, intihar düşünce ya da girişimleri.

Distimik bozukluk: Kişinin hayatının geneline yayılmış ve karakterize hale gelmiş üzüntü, çaresizlik, umutsuzluk, değersizlik hissi.

Bunların dışında ya da yanı sıra yoğun üzüntü, utanç, suçluluk, yas duyguları.

Kaygı ile ilgili problemler:
Panik bozukluk: Terleme, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, görme bulanıklığı, göğüs ağrısı,bulantı, baş dönmesi gibi fiziksel belirtiler ve bayılacakmış, delirecekmiş, kalp krizi geçirecekmiş, ölecekmiş zannetmekle belirtili nöbetler.

Sosyal fobi: Kalabalık içerisinde ya da başka insanların bulunduğu yerlerde bulunmaktan, özellikle böyle ortamlarda performansla alakalı eylemlerlerde (yemek yemek, yürümek, imza atmak, telefonla konuşmak, sunum yapmak, toplantı yönetmek vb) bulunmaktan yoğun kaygı duymak.

Travma sonrası stres bozukluğu: Yaşanan travmatik bir olayın ardından, olayla ilgili canlanan görüntüler, hatıralar, kabuslar, olayı hatırlatan durum ve mekanlarla ilgili yoğun korku ve kaygı ve bunlardan kaçınma, aşırı uyarılmışlık ve tetiktelik, umutsuzluk, çaresizlik, üzüntü hisleri, hafıza sorunları, duygusal uyuşmuşluk ile karakterize kaygı belirtileri yaşamak.

Yaygın kaygı bozukluğu: Genel bir kaygı hali ile yaşanan ve belli bir durum, kişi, mekan, nesneye bağlı olmayan ve işlevsizliğe sebep olan yaygın kaygı hali.

Obsesif kompulsif bozukluk: İstemsiz bir şekilde akla gelen ve sıkıntı ve kaygı yaratan düşünceler ve bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yapılan tekrarlı davranışlar.


Diğer problemler:

Somatik şikayetler: Psikolojik kökenli ve her hangi bir fizyolojik sebebe bağlı olmayan bedenin çeşitli yerlerinde eklem ve kas ağrıları, tansiyon, bulantı, kusma, ishal, kanama vb.

Cinsel işlev bozuklukları: Cinsel istek azlığı, cinsel uyarılma problemleri, cinsel aktiviteye bağlı ağrılar.

Kişiler arası problemler: Güven kaybı, yeni sosyal ilişkiler kuramama, hali hazırdaki ilişkilerini sağlıklı şekilde devam ettirememe, sosyal rollerinden feragat etme, içe kapanma, sosyal beceri eksiklikleri, iletişim becerisi eksiklikleri.


Cinsel taciz, kişiyi pek çok faktörden etkileyen bir olay olduğu için ve yukarıdaki riskleri taşıdığı için sosyal destek ve uzman yardımı çok önemlidir.

Kadın Cinsel Organlarının Yapısı

Kadın üreme organları (genital organlar) dışta yer alanlar ve içte yer alanlar olmak üzere ikiye ayrılır. İç genital organlar kadın
iskeletinde bacakların hemen üzerinde yer alan leğen kemikleri ve bel kemiği tarafından oluşturulan kemik çatının (latince pelvis) içinde koruma altına alınmışlardır.
1Kadın Organlarının Yapısı ve İşleyişi

Yandaki resimde kadın genital organları önden bakışta şematik olarak görülmektedir.

Kemik Çatı

Kadın doğası gebe kalmaya, rahim içinde gelişmekte olan bebeği büyütmeye ve nihayet olgunlaşmış bebeği dünyaya getirmeye göre düzenlenmiştir. Bu görevleri yerine getirmek amacına yönelik olarak kadının kemik çatısı erkeğin kemik çatısına göre belirgin farklılıklar gösterir:
2


Yandaki resimde solda alt alta yer alan iki resimde erkeğin kemik çatısı üstten ve önden bakışta, sağda alt alta yer alan iki resimde ise kadının kemik çatısı üstten ve önden bakışta görülmektedir. Dikkatlice bakıldığında erkeğin üstten bakışta kemik çatı açıklığının kalp şeklinde, kadının kemik çatı açıklığının ise yuvarlak olduğu görülebilir. Bu farklılık erkeğin leğen kemiklerinin yapısının daha çok ağır yük taşımaya yönelik, kadının leğen kemiklerinin yapısının ise bebeğin başının doğum esnasında leğen kemikleri tarafından oluşturulan doğum kanalına girmesine yönelik yapılanmasından kaynaklanmaktadır.

Yine benzer bir şekilde önden bakışta erkeğin leğen kemikleri alt açısı dar, kadının leğen kemikleri alt açısı bebeğin doğum kanalından dışarıya rahatça çıkabilmesine olanak tanımak için geniş açılı olarak yapılandırılmıştır.

Kadının kemik yapısının üzerinde yer alan kaslar ve bağlar bebeğin doğum kanalından geçerek dış dünyaya çıkma sürecinde ona mümkün olan en geniş alanı sağlamak amacına yönelik olarak gevşemeye elverişli olarak yapılandırılmışlardır. Erkeklerin leğen kemikleri daha çok yük taşımaya elverişli olacak şekilde biçimlendirildiğinden kaslar ve bağlar çok fazla gevşeme göstermezler. Kadınlarda bel ağrısının erkeklere göre daha sık görülmesinin en muhtemel nedeni budur.

Dış genital organlar


Kadın dış genital organları vücudu örten cilt tabakasının bir devamıdır ve kadın iç genital organlarına giriş kapısını, bebeğin doğduğu "doğum kanalından" çıkış kapısını oluştururlar. Dış genital organlara topluca vulva adı verilir.
Altta dış genital organların karşıdan bakıldığında görüntüsü

Kadın dış genital bölgesinin genel yapısı

Vulva, kadın dış genital bölgelerine karşıdan bakıldığında üstte "çatıyı" oluşturan leğen kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu kabarıklık olan pubis tepesi, altta anüs ve yanlarda büyük (dış) dudaklar adı verilen yapılarca sınırlanan bölgedir.
Pubis tepesi cilt ve altında yağ dokusu içerir, üzeri genital kıllarla kaplıdır. Pubis tepesinin hemen altında klitoris bulunur. Dış genital organların bir tabaka altında kadının doğum yapmasında, idrar ve dışkı çıkışı gibi işlevleri istemli olarak yürütmesinde önemli yeri olan kaslar bulunur. Bu kaslara topluca pelvis tabanı kasları adı verilir.

Dış (büyük) dudaklar

Dölyolu (vajina) girişini sağlı sollu örten cilt kıvrımlarının dışta yer alanlarıdır. Dış dudaklar önde genital kılların olduğu pubis tepesinde, arkada ise anüsün hemen üstünde birleşirler. Üzerleri genital kıllarla kaplıdır ve cilt altında yağdokusu içerirler.

İç (küçük) dudaklar

Sağlı sollu dış dudakların iç yüzlerinde yer alan, klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına uzanan kıvrımlı yapılardır. İdrar deliği ve vajina girişinin etrafını sararlar. İç dudaklar normal şartlarda bacaklar kapalıyken görünmezken bazı kadınlarda dış dudaklardan daha geniş olduklarından dışarı taşabilirler. Kılla kaplı değildirler ve ciltaltı yağdokusu içermezler.

Vajina girişi

İç dudakların devamında yer alan ve kızlık zarına kadar devam eden 1-2 santimetrelik bir kısımdır. Kızlık zarı yırtıldıktan sonra vajinayla birleşir.

Kızlık zarı

Latince de hymen ("himen" okunur) olarak adlandırılan bu yapı, ince olmasına karşın nispeten esnektir ve ortasında bir veya daha fazla sayıda delik içerir. Her kadında farklı yapıya sahip olmasına karşın, genellikle ilk ilişki esnasında hafif bir kanamayla yırtılır ve böylece vajina girişiyle vajinanın birleşmesini sağlar.

Kızlık zarının kadın genital organlarını enfeksiyondan koruduğu söylense de, ortasında adet kanamasının akmasını sağlayacak deliği veya delikleri olan bu yapının bakterilerin geçişini nasıl engellediği açıklanamadığından, bu işlevi tartışmalıdır.

Klitoris
4

Kltoris hemen pubis tepesi altında yer alan bir yapıdır ve üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrilidir. Klitorisin hemen alt kısmında idrar deliği, idrar deliğinin altında ise vajina girişi bulunur. Klitorisin dıştan görünen düğme şeklindeki parçasının yanında vulvanın içine tümüyle gömülü şekilde yanlara doğru uzanan iki kolu vardır ve bu haliyle klitoris gerçekte Y şeklinde bir yapıdır. Klitoris cinsel ilişki esnasında aynen erkeğin penisi gibi sertleşebilme özelliğine sahiptir. Kan damarlarından oldukça zengin bu yapı kadın orgazmında önemli görevler üstlenir. ;; ;;
; ;



İdrar Deliği (uretra ağzı)

Klitorisin hemen altında, iç dudakların önde birleştiği yerde bulunan ve idrarın dışarı boşaltılmasını sağlayan idrar deliği aşağıda anlatılacak olan uretra adlı yapının son kısmını oluşturur.

Perine

Perine dış dudakların arkada birleştiği yerle anüs arasında yer alan bölgedir. Ciltle kaplı olan bölge ciltaltında idrar ve dışkı işlevlerinin kontrolünü sağlayan kasları barındırır. Bu kaslar doğum eylemi esnasında mümkün olduğunca gevşeyerek bebeğin başının doğmasına izin verirler.

Doğum eyleminin son aşamasına gelindiğinde bebeğin doğumunu kolaylaştırmak amacıyla perineye yapılan kesiye epizyotomi (doğum kesisi) adı verilir. Bu kesinin amacı bebek doğarken bu bölgenin yırtılmasını ve altta bulunan perine kaslarının zarar görmesini engellemektir.

Vulvada bulunan salgı bezleri

Dış genital bölgenin kurumasını önlemek ve cinsel ilişkide gerekli kayganlaşmayı sağlamak işlevini yürüten birkaç adet salgı bezi vardır. Bunlar arasında en önemlileri idrar çıkış deliğinin yanlarında yer alan Skene bezleri ve vajina girişinin yakınında sağlı sollu yer alan Bartholin ("bartolin" okunur) bezleridir.

Makat (anüs)

Makat kalın bağırsağın son kısmıdır ve depolanan dışkının dışa atılmasını sağlar.
Bu yapının vajinaya ne kadar yakın olduğuna dikkat edin. Bu anatomik yakınlık nedeniyle kalın bağırsaktan dışkılama esnasında gelen bakteriler vajinayla yakın temasta olurlar ve enfeksiyon tehlikesi oluştururlar.

Kadınların tuvalet sonrası temizlikte dikkat etmeleri gereken çok önemli bir kural vardır:

Temizlik arkadan öne (anüsten vajinaya) doğru değil, önden arkaya doğru yapılmalıdır. Zira arkadan öne temizlik kalın bağırsak bakterilerinin vajinaya ve buradan da uretra ağzına bulaşmasına ve bu bölgelerde sık sık enfeksiyonlar yaşanmasına neden olabilir.

Kızınıza tuvalet eğitimi verirken de bu kuralı öğretmeyi ihmal etmeyin.

İç genital organlar

;;İç genital organlar penisi içine kabul eden vajinayla başlar, rahim içine giriş kapısı olan ve aynı zamanda sperm için bir depo görevi üstlenen rahim ağzıyla, bebeğin büyüyerek geliştiği ve gebe olunmayan dönemlerde adet kanamasının oluştuğu rahim ile devam eder, buradan sağlı sollu rahimin her iki yanında boynuz gibi yer alan Fallop tüplerine uzanır ve her bir Fallop tüpü, uçlarında bulunan saçaklarıyla yumurtalıklarla yakın temas eder.

Vajina
Vajina, vajina girişiyle başlayan ve uç kısmında rahim ağzının yer aldığı boru şeklinde ve yaklaşık 10 santimetre uzunluğunda bir yapıdır. Vajina girişinde bulunan salgı bezleri ilişki esnasında vajina girişi ve vajinanın kayganlaşmasını sağlar.

Normalde ön-arka duvarları birbiri üzerine katlanmış olarak duran bu yapı, doğum eyleminde doğum kanalının yumuşak kısmının yapısında yer alır ve bebeğin başının geçmesine müsaade edecek kadar esner. ;;
;; ;;



Uretra

İdrarın depolandığı mesanenin devamında yer alan bu boru şeklindeki yapı idrar boşaltım sisteminin son basamağını teşkil eder.

Uretra kadında erkekten çok daha kısadır. Bu kısalık ve genital sistemin vajina ve anüse yakınlığı, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonlarının daha sık yaşanmasına neden olur. Yine ilk cinsel deneyimlerini yaşayan kadınlarda ilişkinin verdiği "tahriş", ilişki sonrasında sık idrara çıkma, idrarı zor yapma, idrarı boşaltamamış olma hissinin yaşanmasına neden olabilir.

Rahimağzı

6 ;; ;;Rahimağzı spermler için rahim içine giriş ve doğumda bebek için rahimden çıkış kapısıdır. Vajinanın devamında yer alır. Rahimağzı kanalında yer alan salgı bezleri gebeliğe elverişli günlerde spermlerin geçişini kolaylaştıran, gebeliğe elverişli olmayan günlerde bu geçişi zorlaştıran salgılar üretir. Rahimağzı salgıları ayrıca vajinadan rahim içine bakterilerin girişini engeller. Normal şartlarda sert bir koni biçiminde ve birkaç milimetre açıklığında olan bu yapı doğum eylemi esnasında yumuşar, incelir (bu incelmeye "silinme" denir) ve yaklaşık 10 santimetre açılarak bebeğin çıkmasına izin verir.
;; ;;


Rahim

;;Rahim (uterus), ucunda rahimağzı bulunan, yanlarda da boynuz şeklinde Fallop tüpleri yer alan, kasılma yeteneği güçlü kaslardan oluşan armut şeklinde bir yapıdır. Rahim içindeki boşlukta rahim iç tabakası (endometrium) yer alır. Rahim gebe olunmayan dönemde mandalina büyüklüğünde sert bir yapıdır ve ağırlığı yaklaşık 60 gramdır. Gebelikte rahim yaklaşık 3 kilogramlık bir bebeği içinde taşıyacak şekilde büyür ve doğum eylemi başladığında güçlü kaslarının kasılmasıyla, rahimağzının da gevşeyerek açılmasıyla bebeğin doğması sağlanır. Rahimin bilinen tek işlevi doğmamış bebeğin gelişmesini sağlayacak ortamı oluşturmak, bebeği dıştan gelebilecek darbelerden korumak (bu işlevi amniyos sıvısıyla elele yürütür) ve doğum eyleminde kasılarak bebeği dış dünyaya çıkarmak için anne adayının ıkınmalarıyla birlikte gerekli itici gücü oluşturmaktır. Menopoza giren bir kadında rahimin görevi de tamamlanmıştır ve boyutları giderek ufalır.
;; 7



Rahim boşluğu ve rahim iç tabakası (endometrium)

Rahimin içinde yer alan boşluk rahim iç tabakasıyla kaplanmış durumdadır. Döllenmiş yumurta hücresi Fallop tüplerinden geçerek endometriuma ulaştığında burada en "verimli" bulduğu bölgeye yerleşir ve çoğalmaya ve gelişmeye başlar.
Rahim iç tabakası her adet döngüsünde yenilenir ve gebelik oluştuğunda embriyo rahim boşluğunda gelişimini sürdürür. Gebelik gerçekleşmediğinde bu tabaka yeniden oluşturulmak üzere rahimağzı yoluyla vajinaya, buradan da dış ortama atılır. Kanamayla beraber olan bu sürece adet kanaması adı verilir.

Cinsel Terapist

700 bin kişiye bir cinsel terapi uzmanı

A.A

Türkiye'de erişkin nüfusun üçte birinde en az bir cinsel sorun bulunduğu, buna karşın binlercesinin görev yapması gerektiği halde ülkede cinsel terapi uzmanı sayısının sadece 100 civarında olduğu bildirildi.


Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Genel Sekreteri Doç. Dr. Doğan Şahin, yaptığı açıklamada, Türkiye'de cinsel sorun için başvuru oranının yüzde 1 civarında olduğunu belirtti.

İnsanların, cinsel sorunlarını, bir profesyonel de olsa başkasıyla konuşmaktan çekinmeleri, tedavi olabileceklerini ve nerelere başvurabileceklerini bilmemelerini, başvuru oranının düşük çıkmasının başlıca nedenleri arasında gösteren Şahin, şunları kaydetti:

"Kadınların yüzde 30-60 kadarı, yaşamları boyunca en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşarlar. Kadınlarda en sık görülen cinsel işlev bozuklukları, cinsel istek ve uyarılma bozukluğudur. Ancak ülkemizde vajinismus, batı ülkelerine göre daha sık görülmektedir. Ülkemizde cinsel sorun nedeniyle başvuran kadınların yaklaşık yüzde 50-60'ını, vajinismuslular oluşturur. Erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozukluğu ise erken boşalmadır. Görülme oranı yüzde 30-40 civarındadır. Sertleşme zorluğu ya da kaybı, yaklaşık yüzde 8-10 civarındadır. Ancak 45 yaşından sonra bu oran, giderek artar."

CİNSEL TERAPİ UZMANI SAYISI

Şahin, erişkin nüfusun üçte birinde en az bir cinsel sorun bulunduğunu dile getirerek, bunun da Türkiye'de binlerce cinsel terapi uzmanı bulunması gerektiği anlamına geldiğini ifade etti.

Buna karşın ülkedeki cinsel terapi uzmanı sayısının, 100 civarında olduğuna işaret eden Şahin, şöyle konuştu:
"Çok yaygın olan cinsel sorunların uygun bir şekilde ele alınıp tedavisi için temel psikiyatri ve psikoloji eğitimleri yeterli değildir. Cinsel terapi uzmanlarının artmasıyla sorunların tedavisinde daha iyi bir durum ortaya çıkacaktır ancak, yüzde 1'lik başvuru oranları artmazsa, önemli bir bölümü tedavi edilmeksizin kalacaktır. Fakat özellikle son yıllarda, cinsel sorunlara medyada daha fazla yer verilmesi, başvurularda artışa yol açmaya başlamıştır."

"YENİ UZMANLAR YOLDA"

Şahin, CETAD olarak cinsel terapi yapabilecek uzman yetiştirmek üzere eğitimlerini sürdürdüklerini belirterek, bu eğitimi almak için kişinin, psikiyatrist ya da yeterli klinik deneyimi olan ve tercihan klinik yüksek lisansı yapmış bir psikolog olması gerektiğini kaydetti.

146 saat teorik, 72 saati süpervizyon olmak üzere toplam 218 saatlik eğitim sürecinin, yaklaşık 2 yılı bulduğunu dile getiren Şahin, şunları söyledi:

"Bu iki yıl içinde öğrencilerimiz, cinselliğe daha geniş ve yargısız bakabilmeyi, cinsel sorunların nedenlerini, cinsel sorunlarda görüşme yapabilmeyi, bu vakaların değerlendirilmesini ve tanı koymakla ilgili ayrıntıları kazanıyorlar. Daha sonra da bir yıl boyunca bir eğitmen nezaretinde vaka görerek, hatalarını ve uygulamaların ayrıntılarını öğreniyorlar."